Deva'lı Gürler : "Kendimi Liberal Demokrat olarak görüyorum"

Deva'lı Gürler : "Kendimi Liberal Demokrat olarak görüyorum"

-"Aydında gözlemlediğim kadarıyla insanlar çok temkinli. Herhangi bir parti etiketi ile beraber dolaşmaktan korkar oldular maalesef"

AVNİ ÖZSOY: ÖZEL RÖPORTAJ

Bugün Aydın doğumlu, Boğaziçi Psikoloji mezunu, Deva Partisi’nin kurucu üyelerinden, Klinik Psikolog Meltem Gürler ile beraberiz.

  Sizlere kısaca Meltem Hanımdan bahsetmem gerekirse, kendisi 2007-2009 KAGİDER başkan yardımcılığı görevi süresince çeşitli projelerde boy göstermiş olup; 2011 yılında Ak Parti 1. Bölge milletvekili adayı olmuştur. O zamanlarda Ak Parti ve sivil toplum kuruluşları çatısı altında bulunduğu çalışmalarda; halkın demokrasiye katılımının artması, halkın meclis içinde daha da etkili olabilmesi için çabalamıştır. Bugün ise, Deva Partisi çatısı altında bu yolda ilerlemeye devam etmektedir.

  Öncelikle Meltem Hanım

 Nasılsınız?

Meltem GÜRLER: Gayet iyiyim, sizi görünce sizinle beraber daha iyi oldum hoş geldiniz.

Size ilk sorum özel hayatınızla ilgili olacak. Ne tarz müziklerden hoşlandığınızı sorarak başlamak istiyorum.

Meltem GÜRLER: Bana bugüne kadar kimse böyle bir soru ile gelmedi. Bunun için ayrıca teşekkür ederim. Ben çok iyi bir müzik dinleyicisi değilim sanırım. Oğlum bana hep öyle der. Müzik daha ziyade bana eşlik eden bir şeydir daha çok hayatımın arkasında fon gibi

İzlemekten keyif aldığınız yönetmenler ya da film serileri var mı?

Meltem GÜRLER: Ben bir ara çok iyi bir film izleyicisiydim. İstanbul’da festivallerde günde 3 film izlediğimi bilirim. Hakikaten iyi bir film izleyicisiydim ama bu biraz bozuldu gibi geliyor bana. Sinemadan kopulması beni çok üzüyor. Özellikle Streaming platformlara geçtiğimizden beri artık herkes filmleri oradan izlemeye başladı. Ben de öyleyim. Son dönemde de Netflix üzerinde “Berkun Oya’nın işlerine bayılıyorum. Şimdi de çok taze, beni tekrardan ulusal kanala yönlendiren bir dizi oldu o da “Kızılcık Şerbeti”. Eğer izlemediyseniz oturun izleyin. Olağanüstü bir sosyolojik analiz var. İlmek ilmek örülmüş bir senaryo ve bizim toplumumuzdaki önemli fay hatlarından birine, müthiş temas ediyor. Çok iyi danışmanlarla çalıştıklarını tahmin ediyorum. Ama tabi cezasız kalmadı bu kadar iyi bir iş. RTÜK 5 haftalığına yasakladı diziyi. Kadına karşı şiddeti gösterdiği için. Ama tamda toplumun ihtiyaç duyduğu o çarpıcı yüzleşmeyi sağladı aslında. Sanat bunu sağlayabiliyorsa çok önemli bir iş yapıyor demektir. Ben sanatı fark etmek, kavrayabilmek, yeniden düşünebilmek için çok önemli bir fırsat olarak görüyorum. Dolayısıyla iyi bir iş olduğunu söyleyebilirim. Onun dışında ben Avrupa Sinemasını daha çok severim. Bu bazen çok sıkıcı olsa da Fransız Sinemasının filmlerini çok kült buluyorum. Bleu, Blanc, Rouge (Üç Renk Üçlemesi) gibi iz bırakan filmler vardır. Mesela Türkiye’den tek geçerim “Selvi Boylum Al Yazmalım” müthiştir. İnsanın o konulardaki sorgulamalarını, düşünmesini ve hayata dair pek çok şeyi ortaya koymasını sağlıyor.

Blog sayfanız varmış ama bayadır yazı yazmıyorsunuz sanırım?

Meltem GÜRLER: Ya çok fena sormayın, tembelliğimi ortaya çıkardınız. Siyaset yüzünden. Siyasetle beraber yazmayı durdurdum ve bu beni çok üzüyor aslında. Hayatıma siyaset girdi ve “Deva Partisi” kuruldu, ondan sonra blog yazısı ya bir ya da iki tane yazmışımdır herhalde. Yazmayı da çok seviyorum ve yazarken düşünüyorum. Pek çok farklı alanda kafa yormamı sağladı. Biraz parapsikoloji ile ilgili yazılar yazıyordum. Nöropsikoloji benim ilgimi de çekiyor hakikaten. Karşılaştığım şeyler bende yeni sorular açıyorsa, onları yazıyorum ki bu sayede başka insanların da akıllarında sorular oluşsun istiyorum. Bir yazımda “Negatif kapasite” diye bir kavramdan bahsettim. Negatif kapasite belirsizlikte kalabilme kapasitesi. Her şey belirsiz ve insanların buna katlanabilmesi kolay bir şey değil. Hani bir söz vardır “Her karar kararsızlıktan iyidir”. “Aman bir karar verilsin de ne olursa olsun” gibi. Ama bu iyi bir şey değil aslında. O belirsizlikte kalabildiğin zaman, bir şeylerin orada yeşermesini sağlıyorsunuz. Aslında bu psikanalizin bir kavramı. Biliyorsunuz ben klinik psikoloğum. O Psikanaliz ya da psikiyatrist ile yapılan görüşmede o sessiz belirsizlik zamanlarında bir şeyleri kavramak için müthiş fırsatlar var. Dolaysıyla o fırsatları kapamamak üzerine bir kavram, negatif kapasite. Kısacası belirsizlik o kadar da kötü bir şey değil.

Peki bu aralar ne okuyorsunuz?

Meltem GÜRLER: Bu aralar okuduğum birkaç kitap var. Bir tanesi çok yakın klinik psikolog olan bir arkadaşımın yazdığı bir kadın hikayeleri kitabı. “Kendine tutunamayanlar” adı. Çok güzel o da kendi danışanlarından anonimleştirerek hikayeleştirdiği bir kitap. Onun yanı sıra daha önce okumuştum ama yeniden şu ara döndüm ona. Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” kitabı, sizlere de mutlaka öneririm. Güzel bir bilimsel yayın. Bunun dışında da ben hala eğitimlerime devam ediyorum. Hem eğitim alıyorum hem veriyorum. Psikoloji kitaplarımda elimin altında oluyor. Onlar ile ilgili okumalarım sürüyor.

Kitaplardan bahsetmiş iken biraz daha siyasete kayabileceğimiz bir konu. Bu benim şahsi bir görüşümdür; bence bir siyasi “Contrat Social (Toplum Sözleşmesi)” okuması lazım. Okudunuz mu?

Meltem GÜRLER: Kimindi bu kitap

Avni ÖZSOY: Jean Jacques Rousseau

Meltem GÜRLER: Kesinlikle en kısa zamanda okumam lazım

Siyasi görüşünüz nedir?

Meltem GÜRLER: Ben kendimi Liberal Demokrat olarak görüyorum. Yeni tanımlarla biraz daha sosyal Liberal olarak tanımlanan bir yere evrildim. Tanımlar çok değişti. Bu sebeple insanın kendisini bir kalıba yerleştirmesi çok zor. Ben sosyal devletin olması gerektiğine inanan bir insanım, dolayısıyla liberalliğim bireysel özgürlükler anlamında bir savunudur. Yoksa liberal dediğim zaman bütünüyle liberal ekonomiye teslim olmuş bir liberalizmden bahsetmiyorum. Bu sebeple burada bir sosyal liberallik var. Herkesin eşit ve bireysel özelliklerin kısıtlanmadığı bir demokratım.

Parti tüzüğünüzü inceledim. Parti tüzüğünüzün 5. Bölümünün 30. Madde başlığı altında İl başkanının seçim ile başa gelmesi gerektiği yazıyor. Yanlış bilmiyorsam siz yukarıdan atandınız. Bu konu hakkında fikrinizi alabilir miyiz?

Meltem GÜRLER: Tüzüğün tamamını okumak lazım. İlk kuruluş diye bir şey var. Aydın bölgesi hala ilk kuruluşta. Aydın henüz kongresini yapmadı. Yapmadığı için evet ben atanmış il başkanıyım ama kongremizi yaparak seçilmiş başkan alacağız. Bunu seçimlerden önce seçimlere girmeye hak kazanabilmek için 41 ilde kongremizi yapmak üzere bir savaş verdik ilk kuruluşumuzda. Onu da ilk senemizde gerçekleştirdik ve ilk senemizin sonunda seçimlere Deva Partisi olarak hak kazandık. Ondan sonra açıkçası o hızımızı biraz düşürdük ve kongreleri yapmak konusunda çok büyük bir telaşa girmedik. Sağlıklı yapılanmayı önemsedik. Örneğin Aydın’da, bizim 3’te 1 ilçelerimizi tamamlayarak kongre yapma hakkımız var. Aydın’ın 17 ilçesinin 6’sını tamamlamış olmak gerekiyor. Bizim şu an 7 ilçemiz tamamlandı. Ama mesela 7 ilçemizin 7’ sinde de henüz kongre yapmadık. Bunu sağlıklı bir biçimde gerçekleştirmek, daha fazla ilçeyi kurmuş olmak ve daha fazla ilçenin delegesiyle daha geniş bir temsili ile Aydının ilk kongremizi gerçekleştirmeyi istedik. Bunun içinde seçimlerin geçmesi ile beraber, Aydın halkının daha fazla siyasete ve Deva Partisine ilgi duyacağını varsaydığımız için seçimlerin sonrasına bıraktık. Maalesef ilçelerimizde de şu anda bizim istediğimiz niteliklerde kurucu kadroları ile bizim yolumuz kesişmedi. Aydında gözlemlediğim kadarıyla insanlar çok temkinli. Herhangi bir parti etiketi ile beraber dolaşmaktan korkar oldular. Maalesef böyle bir Türkiye’deyiz artık. Seçimlerden sonra bu havanın değişeceğini umuyorum.

Siyasete yanlış bilmiyorsam Ak Parti ile başladınız?

Meltem GÜRLER: Ben siyasete Ak Parti ile başlamadım, sivil toplum ile başladım. Ak Parti’ye sivil toplumdan devşirildim. Benim Ak Parti ile ilişkim milletvekili adaylığı iledir. O dönem için en azından çok doğru bir şey yapıyordu Ak Parti. Sivil toplumdan çalışacak insanları meclise taşımayı niyet etmişlerdi ve bu olası adaylara gittiler ve meclise girmeyi teklif ettiler. Bende bu teklif ile aday oldum. Aslında seçilebilir bir konumda olduğumu düşünüyordum ama bir gecede 15’den 17 ye inmişim. Hemşeri dernekleri araya girmiş sonradan öğrendim. Dolayısıyla milletvekili olarak 17 değil 16 seçildi. Ama hiç üzülmedim. Sonuçta siyasetten gelmiyorum, orada yapacağım işi sivil toplumdan yapmaya devam edebilirim.

Peki bu süreçten sonra Ak Parti ile olan bağınız nasıl ilerledi? Deva kurulana kadar.

Meltem GÜRLER: İlerlemedi. Ben adayları olduğum için ondan sonra 1 dönem daha temasımız devam etti. 6 ay kadar Ak Parti’nin İstanbul il yönetiminde görev aldım. Ama daha sonra hem bir sağlık sorunu yaşadım, hem de siyasette olmayı tercih etmedim. Özellikle Ak Parti’nin siyasetinde olmayı tercih etmedim. Zaten gezi olayları sonrası da tamamen koptum. Sonrasında da Ak Parti’ ye muhalefet yıllarım başladı.

O zamanki basın demeçlerinize baktığımda şahsen biraz iddialı buldum. Mesela şu söyleminiz: “Türkiye değişmekte, değişim dinamiklerini taşıyan da Ak Parti. Hayatımda hiç statükodan yana olmadım. Ak Parti’nin yaptıklarını beğeniyor, daha fazla yapmasını, daha hızlanmasını istiyorum. Frene bastığı dönemleri sevmiyorum. O değişimin içinde yer almak, mümkünse ona ivme katmak istiyorum. Burada olmayı isteme nedenim bu.”. Bu söylemleriniz hakkında söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Meltem GÜRLER: Aynen öyle, bu dönemler tam AB yolcuğunda olduğumuz dönemler ve Türkiye’ de gerçekten eşitliğe, bireyin özgürlüğüne alan açıldığı zamanlardı. Orada “frene basmak”’ tan kastım o fasılların açılması AB’deki yolculuğun sekteye uğratılması ve yavaşlaması beni kızdıran bir durumdu. Mesela ben KAGİDER’ in başkan yardımcısı iken Brüksel’de ofis açan ilk kadın derneği bizlerdik ve orada havamız inanılmazdı. Orada büyük bir hayranlık ile karşılanıyorduk. Avrupa Parlamentosunda ve Brüksel’ de müthiş bir heyecan vardı. Türkiye bambaşka bir rüzgârı arkasında almış bir şekilde koşuyordu. O Türkiye’den bu Türkiye’ye nasıl gelebildik ikinci 10 yılda böyle bir dönüşümün temsilcisi haline geldi Ak Parti, bunu anlamak mümkün değil. Bu sistem değişikliği tabi ki tüy dikti. İstişare kültürü olan bir yapıdan, böyle bir yapıya zihniyet dönüşümü yaşadılar ve ilk başta olan Ak Partililer şu an orada değiller zaten. Murathan Mungan’ın çok güzel bir şiiri vardır: “Kimdi giden kimdi kalan. Aslında giden değil, Kalandır terkeden. Giden de bu yüzden gitmiştir zaten”

Bahsettiğiniz ikinci 10 yıllık süreçte, Ali Babacan biliyorsunuz Ak Parti’de devam etti 2019 yılına kadar. Kalmasındaki nedenleri ve süreci nasıl yorumluyorsunuz?

Meltem GÜRLER: Ali Bey’in ilk istifası 2009’ dur. İlk istifasını kabul etmediler ve 2008 Dünya ekonomik krizi sonrasında “bu gemiyi bırakıp gidemezsin” dediler. Büyük bir sorumluluk bilinci ile kaldı Ali Bey. Ondan sonrasında 2015’de kesinkes kez gitti ve yeni döneme ikna edilerek yeni döneme dair bu tek adamlığa geçilmeyeceğine dair birtakım garantiler ile geldi. Onu geri getirende Ahmet Davutoğlu oldu aslında. Davutoğlu Başbakanlığı sırasında buradaki gidişatı değiştireceğiz ama beni yalnız bırakmamak ve burada kuvvetlenmemizi sağlamak zorundayız. “Giderseniz bu demokrat damarı kuvvetlendiremeyiz” dediği için kaldı. İçeride olduğu sürede de bir sürü şeyin engelleyicisi de oldu. Mesela “Varlık Fonu” bunlardan biri. Ali Bey içerideyken Merkez Bankası bağımsızdı. Bazen içeride bir şeyleri değiştirme savaşı vermek etkileri açısından çok daha faydalı olabiliyor. İçeride bunu yaşayan insan için bu daha zor olmakla beraber. Ali Bey aslında zoru seçti. Ama içeride bir şeyleri değiştirebildiği sürece kaldı. Ta ki Başkanlık sistemine geçilene kadar.

Seçim sürecine yaklaşılıyor aşağı yukarı 39-40 gün kaldı (Bu röportaj 07.04.2023 tarihinde yapılmıştır) ve belirgin bir üstünlük yok adaylar arasında. Partiniz bazında sormam gerekirse, bu süreci nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz. Çünkü şahsen Deva Partisi biraz pasif kalıyor gibi geliyor.

Meltem GÜRLER: Aydın için mi?

Avni ÖZSOY: Hem Aydın, hem de Türkiye genelinde.

Meltem GÜRLER: Şöyle Aydın için eleştiriyi alayım kabul edeyim. Çünkü hakikaten bir süredir sahaya çıkmıyoruz. Arkadaşlarıma da onu soruyorum; “Ya başkanım çok soru soruyor herkes, cevap veremiyoruz” diyorlar. Herkes “Nasıl gireceksiniz, şu mu olacak/bu mu olacak” ama bence bu şey değil yakın zamanda sahalarda göreceksiniz. Biz daha önce hep sahadaydık; esnaf bilir, sanayi esnafı bilir, kıraathaneler bilir. Bir süredir dediğim gibi bu belirsizlik hali çok fazla halktan da sorular olarak yöneldiği için biraz arkadaşları bezdirdi. O negatif kapasiteyi geliştirme hali hepimize lazım o yüzden. Ama pasif değiliz aslında. Masa başında hep aktifiz. Eylem planlarımızı biliyorsunuz, şurada bakın 22 tane duruyor. Ortak politika metnine de çok katkı verdik. Hem sahada hem masada aktif olmaya gayret ettik. Ama görünürlüğümüz azsa bunu eleştiri olarak alayım ve not edeyim.

Benim sorularım bu kadardı. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Meltem GÜRLER: Olur. Ben yine her vesile ile söylediğim şeyi söyleyeyim. Kadınların siyasette daha fazla var olması için ciddi bir çaba sarf eden bir siyasetçiyim. Aydına geldiğimden beri de özellikle gazetecilerin dikkatini çeken, altını çizdiğim konudur bu benim. Bu vesile ile buraya da söylemek lazım. Herhalde bütün bunlardan olsa gerek, “Ben Seçerim Derneği’nin de desteklediği adaylarından birisi oldum. Bu kim. Daha fazla kadınının siyasette olması için çaba harcayan bir dernek. Dünya da örnekleri olan bir yöntemi benimseyerek Türkiye’de kurulmuş durumda. Mesela EMILY's List diye bir Amerikan derneğinin çalışmaları ile Kamala Harris başkan yardımcısı olabildi. Dolayısıyla bu tip çalışmalar başarılı olabiliyor. Yine Avrupa’da bunun örnekleri var. “Ben Seçerim” de Türkiye de örgütlenip, Türkiye genelindeki kadın adayları genelindeki kadın adayları Millet İttifakı’ndaki kadın adayları inceleyerek. 20 tane adayı “biz bu adayları mecliste olmasını istiyoruz” diye destekleme kararı aldı. Bu vesile ile de “Ben Seçerim’i paylaşmış olalım. İyi Parti’den, Deva’dan, CHP’den ve Gelecek Partisi’nden adaylar var desteklediği. Özellikle daha önce kadın vekil çıkarmamış, ya da bir süredir kadın vekil çıkarmamış olan illere odaklanmışlar. Bunlardan biri de Aydın. Aslında topu topu 5 tane vekilimiz var bugüne kadar. Aydına yakışmıyor. Belki bu seçimlerde keşke yarı yarıya olsa ama en az %30 Aydın’ın bekliyoruz.

Avni ÖZSOY: Teşekkür ederiz Meltem Hanım.

Meltem GÜRLER: Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben teşekkür ederim…