Atalarımız mı daha entelektüeldi yoksa biz mi?

Türk kilim ve halılarının bir matematiği, bir felsefesi vardır.

Ne yazıktır ki Türkler semi tik dinler ile tanıştıktan sonra giderek özgür düşünme yetilerini kaybetmiş.

Evreni, dünyayı, Tanrıyı ve insanı anlamak için düşünmeyi bırakmışlar, yani felsefe yapmayı bırakıp akıllarını kiraya vermişler.

Türk kilimlerinin en dikkat çeken özelliği,  motiflerin yansımalı oluşudur.

Yansımalı motifler kilimin kompozisyonu içerisinde bütün bir motifi oluşturur.

Peki, nedir felsefesi, mantığı bu şekilde bir kompozisyon tercih etmenin.

Kuantum fiziğinin ilerlemesi ile daha açıklığa kavuştu kilimlerin felsefesi.

ANTİ MADDE:

Anti madde ya da karşıt madde, maddenin ters ikizi. Paul Dirac denklemiyle ortaya çıkarılmış ve daha sonraki gözlemlerle de varlığı doğrulanmıştır. Anti madde en basit hâliyle normal maddenin zıttıdır. Daha da özelleştirecek olursak, anti maddenin atom altı parçacıkları, normal maddeye göre zıt özellikler taşımaktadır.

Buna göre her şey zıttı ile var olabilir. Ve bu nedenle her şeyin ama her şeyin yani bizim bile başka bir boyutta bir ters ikizimiz var.

Matematiksel olarak şöyle açıklayayım.

En büyük sayı kaçtır?

Sonsuzdur.

1 rakamının yanına sonsuz sayıda 0 koyabilirsiniz.

Peki, en küçük sayı kaçtır?

Oda sonsuzdur.

Yine 1 rakamının önüne sonsuz sayıda 0 koyabilirsiniz.

Kuranı Kerimde diyor ya " Allah'ın varlığı sonsuzdur " diye.

İşte anlatılan şey bu aslında.

İşte kilimlerde paralel everenler, iç içe geçmiş boyutlar, evrenin sonsuzluğu ve ilahi uyum gibi pek çok şey betimleniyor.

Mutlaka içinizden “hadi canım, amma sallamışsın” diyenler olacaktır. “Hem öyle bile olsa, sen bunu nasıl bilebilirsin,  nasıl kanıtlayabilirsin, ancak tesadüf olabilir” diyenlerde çıkacaktır.

Bağnaz Arap masalları (gerçek İslam’ı kast etmiyorum) ile düşünme ve hayal kurma yetileri hadım edilmiş sözde dindar kesim ile.

Batının materyalist taassubu ile at gözlükleri takınmış sözde modern kesim elbette ki beni anlayamaz. Kilimlerimizi ve Türklüğü zaten hiç anlayamaz.

Kilimlerin tarihi Göbekli tepeden bile eskidir. Zamanla bu anlaşılacak elbet.

Şöyle anlatayım.

Kilimlerde anlatılan kompozisyonlar genel olarak, bilinç düzeyi çok yüksek olan,  alıcıları ve kanalları açık, aydınlanmış, yani Türklerin tabiri ile ermiş kişilerin oluşturduğu tamgalar,  motifler ve anlatılar üzerine yapılmıştır.

Bir kam olarak yetiştirilecek olan çocuk bir dağa bırakılır tek başına.

Örneğin ona derler ki bu kayanın sesini duymaya çalış.

O kayanın sesini duyduğunda bir kademe atlamış olur.

Binlerce yıl önce kayaların, taşların bile bir sesi olduğunu nereden biliyorlardı.

Evrendeki her şeyin bir sesi,  bir titreşimi olduğu daha yeni keşfedildi.

Daha buna benzer onlarca şey var ama algıları köreltilmiş modern insanoğlu bunları kavrayamaz.

Modern insan kendini çok akıllı, çok becerikli sanır, üstün görür ama aslında çok zavallıdır.

Bu gün sizi ıssız bir bozkırın ya da ormanın veya da dağın başına ışınlasak neredeyse hiçbiriniz hayatta kalmazsınız.

Gücünüz sandığınız şeyler aslında sizin en zayıf yönleriniz.

Yarın büyük bir manyetik fırtına olsa ve tüm elektrik şebekeleri,  tüm elektronik aletler, tüm bilgisayarlar yansa, şehirlerdeki milyarlarca insan bir hiç olur. Açlıktan önce kanalizasyon ve su şebekeleri çalışmayacağı için salgın hastalıklardan ölürsünüz. İstanbul'daki 15 milyon insan nereye sıçarsınız hiç düşündünüz mü?

Kendinizi çok bilgili sanıyorsunuz ama o kadar cahilsiniz ki,  cahilliğinizin farkında bele değilsiniz.

Atalarımız çok Bilge, çok büyük insanlardı.

Kutlu tinleri şad olsun.